Travma, çoğu zaman yalnızca zihinde yaşanan bir olay gibi düşünülür. Oysa beden, yaşananı saklayan, bazen kelimelerin taşıyamadığını hafızasında tutan bir alandır. 

Ani bir ses karşısında irkilmek, belirli ortamlarda açıklanamayan bir huzursuzluk hissetmek veya nedensiz gibi görünen ağrılar… Tüm bunlar bedenimizin bizimle konuşma biçimidir.

Beden, travmayı “anlatmak” yerine “hatırlatır”. Kas gerginliği, nefesin yüzeysel hale gelmesi ya da sindirim sorunları gibi fizyolojik tepkiler, yaşanmış ama bastırılmış duyguların dışavurumu olabilir. Çünkü sinir sistemi, bir tehdit algıladığında onu yalnızca anlık olarak değil, uzun vadeli bir uyarılmışlık halinde de kayıt altına alır.

Travmatik yaşantılar sonrası bedenin kendini koruma refleksi olarak geliştirdiği bu tepkiler, zamanla alışkanlığa dönüşebilir. Bu da kişiyi sürekli tetikte, gergin ya da kopuk bir ruh haline sürükleyebilir. Yani bazen kişi "geçmişi geride bırakmış gibi" görünse de, bedeni hâlâ o anın içinde olabilir.

Bu yüzden bedenle çalışmak, yalnızca psikolojik iyileşmeyi değil, bütünsel bir dönüşümü mümkün kılar. Bedensel farkındalık, nefes egzersizleri, somatik terapi yaklaşımları ve sanat terapisi gibi yöntemler, travmanın bedensel izlerini fark etmek ve dönüştürmek için etkili araçlar sunar.

Travmayı anlamak, onunla savaşmak değil; ona kulak vermekle başlar. Beden bu yolculukta en dürüst tanıktır. Duyduklarını bastırmak yerine duymaya izin vermek, iyileşmenin ilk adımı olabilir.

Özenle hazırlanmış psikolojik testler ile duygudurumunuzu ve güncel mental sağlığınızı değerlendirin.

Testleri Çöz